• ALFRED ADLER

    "Bir insanın yaşama yüklediği anlamı bulduğumuz ve anladığımız zaman, tüm kişiliğinin anahtarını ele geçirmiş oluruz."

  • YAYINDA

    İş Dünyasında Renkler Ne İfade ediyor? İşletmelerde, reklamlarda veya logolarda hangi renkler kullanılmalı? Hepsi bu yazıda..

  • YAYINDA

    Bir Bilim İnsanının HAzin Öyküsü: Alan Turing ve Enigma.

  • YAYINDA!!!! KEYİFLİ OKUMALAR....

    Popüler Psikoloji Dergileri Hangileri? Hangilerini takip etmeli? Hepsi bu yayında. :)

  • RENKLERİN PSİKOLOJİSİ

    YAYINDA..Keyifli Okumalar.

2 Aralık 2017 Cumartesi

ALAN TURİNG - ENİGMA



           42 yıla sığdırılmış başarı ve trajedilerle dolu bir hayat: Alan Turing. 23 Haziran 1912’de Londra’da dünyaya gelmiştir. Muhteşem zekası daha o çocukken kendini göstermiş ancak ne yazık ki bu durum çevresi tarafından dışlanmasına engel olamamıştır. 
          Tek ve en yakın arkadaşı Cristopher’la zaman geçirdikçe ona olan ilgisinin arkadaşça olmadığını fark etmiştir. Ancak Cristopher’ın zamansız ölümü, Alan için hayatının sonuna kadar yaşayacağı derin bir yas duygusuna neden olmuştur. 
Matematiğe olan yoğun ilgisi onun kendisini Cambridge sıralarında bulmasını sağlamıştır. Okulu yüksek bir başarıyla bitiren Turing, ‘Merkezi Limit Teoremi’ tezi ile kolejde akademik üye seçilmiştir. İlerleyen yıllarda Princeton Üniversitesinde doktora unvanına sahip olan Turing, daha 26’sını doldurmadan iki doktorasını da tamamlamıştır. Ardından Cambridge’e dönerek matematik ve kriptoloji alanında çalışmalara devam etmiştir. Yazdığı makaleler ve yaptığı çalışmalarla Matematik ve kriptoloji bilimine oldukça katkı sağlamıştır.
           İkinci Dünya savaşının patlak verdiği yıllarda Almanya’nın gizli mesajları şifrelediği ve tekrar çözebildiği şifre makinesi Enigma’nın şifrelerini çözmek için İngiliz Hükümeti matematikçiler ve dâhilerden oluşan gizli bir ekip oluşturmuştur. Bu ekibin içinde yer alan Turing, bir makinenin çözülmesinin ancak bir makineyle mümkün olacağını savunmuştur. Tıpkı eğitim ve sosyal hayatında olduğu gibi çalışma arkadaşları arasında da dışlanmasına rağmen, Gorden Welchman’ın da tavsiyeleriyle korumalı mesaj trafiğine saldırmada tek etkili makine olan Bombe Enigma’yı icat etmiştir. Modern bilgisayarların babası sayılan bu makine ile 2.Dünya savaşını iki yıldan fazla kısaltarak 14 milyon hayatın kurtulmasını sağlamıştır. Turing, bu başarısı ile  ‘2.Dünya savaşını kazanan adam’ olarak anılmaya başlamıştır.
         1936 yılı Alan için bir milattır. Yazmış olduğu ‘Birlikte Hesaplanabilen Sayılar’ adlı makalesiyle doğru algoritmaların yüklenmesi halinde bahsi geçen her makinenin her tür ve zorluktaki problemi çözebileceğini ortaya atmıştır. Günümüz dijital bilgisayarların atası olan Turing makineleri karmaşık matematiksel hesaplamaları belli bir düzenek tarafından çözülebilmesini sağlayan bir tür hesap makinesidir. Bugün yapay zekada kullanılan Turing testleri ise yine müthiş bir deha olan Alan Turing’in icadıdır. Bu test bilgisayarın görmeden iletişime geçtiği kişinin insan mı yoksa makine mi olduğunu test etmektedir. Bu zamana kadar kimsenin geçmeyi başaramadığı test 2015 yılında ilk kez geçilmiştir. Yapay zeka konusunda çalıştığı sıralarda satranç oyunu için özel bir algoritma programlamıştır. Kendini bilgisayar gibi düşünmeye zorlayan Turing yarım saat arayla yaptığı hamlelerle rakibini alt etmiştir. Ve bu oyun tarihteki ilk bilgisayarlı satranç oyunu olarak tarihe geçmiştir.

               Bilimsel açıdan bunca başarıya sahip olan Turing, ne yazık ki sosyal ve duygusal hayatında ölene kadar hep başarısız olmuştur. Eşcinsel olması zamanının hükümet politikaları açısından aykırı bulunmuş ve hüküm yemiştir. 1885-1967 Britanya Hukuku kapsamında 49.000 homoseksüel erkek ahlaksızlık nedeniyle mahkum edilmiştir. Turing’e mahkeme iki seçenek sunmuştur: Ya hapis cezası alacak ya da kimyasal yollarla hadım edilecektir. Alan Turing çalışmalarına devam edebilmek ve hapiste ölmek istemediği için hadım cezasını tercih etmiştir. Yüksek dozda östrojen hormonu enjekte edilmesiyle artık eskisi gibi düşünememeye başlamış ve fiziksel olarak pek çok sıkıntı baş göstermiştir. Bu durumun onun şantaj ve tehditlere açık hale geldiğini düşünen İngiliz gizli servisi gözaltına almış, her hareketi rapor edilmiştir.

                 Bütün yakınları ondan uzaklaşmış ve üzerine bir damga gibi yapışan bu durum sebebiyle hiçbir okul onu akademisyen olarak kabul etmemiştir. Hayatı alt üst olan ünlü bilim insanı 7 Haziran 1954’te temizlikçisi tarafından evinde ölü olarak bulunmuştur. Sağlık raporunda ölümüne başucunda yer alan siyanür enjekte edilmiş elmanın sebep olduğu öne sürülse de otopsi yapılmadan ölüsünün hemen ortadan kaldırılması akıllara İngiliz gizli servisi MI5’in öldürdüğü şüphesini getiriyor.
               Ne yazık ki O’da ölümünden sonra değer kazanan bilim adamları listesine eklenmiştir. Kraliçe 2. Elizabeth, Turing’e kraliyet affı bahşedip, eşsiz başarılarını onurlandırmış, İngiliz sokaklarına heykeller dikilmeye başlamıştır

                   Ona büyük bir saygı ve hayranlık duyan Steve Jobs’un Apple şirketinin logosunu ısırılmış elma olarak tasarlamasının nedeni olarak da Turing’in elmadan bir ısırık alarak intihar etmesi işaret ediliyor. Üzerine pek çok film yapılmasına rağmen hayatını cesur bir şekilde ele alan The İmitation Game (Yapay Oyun) adlı filmde yaşadıkları bir kez daha gözler önüne seriliyor.

            Nazi Almanya’sına karşı büyük bir zafer kazanan Alan Turing, maalesef İngiliz Hükümetine karşı yenik düşmüştür. Toplumsal tahammülsüzlükler yüzünden aramızdan erken yaşta ayrılan bu büyük dâhiyi elimize aldığımız bilgisayar ve telefonlarda, ortaya attığı fikirlerin etkisini yapay zeka, nanoteknoloji, moleküler biyoloji ve matematik alanlarında görmekteyiz. Hazin bir hayat öyküsüne sahip olsa da başarıları geleceğe hala ışık tutmaktadır.


GEÇ KALINMIŞ OLSA DA TEŞEKkÜRLER ALAN TURİNG…….
Share:

22 Ağustos 2017 Salı

RENKLERİN PSİKOLOJİSİ


RENKLERİN PSİKOLOJİSİ

            Bilimin en renkli konularından biri olan kromatik veya kolorimetrinin eşsiz dünyasına kapı aralıyoruz. Yani halk dilinde renklerin bilimine. Yaşamımızın her parçasında bulunan ve aslında çoğu zaman önemsemediğimiz renklerin bir dili olduğu bilimsel deneyler ve araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. İlginçtir ki insanlar sadece mobilya ya da kıyafet seçerken önemsediği bu renkler aslında aldıkları her tavrı, insanlarla olan iletişimlerini, seçimlerini veya yargılarını etkileyebilmektedir. Kısacası renklerin bir dili var ve görmezden geldiğimiz bu dil psikolojik etkileri ile azımsanmayacak bir güce sahip. Şimdi renklerin bu eşsiz dünyasına bilimin ışığında girmeye çalışalım.
            Renk dediğimiz şey, ışığın göz retinasına ulaştığında, ulaşma şekline bağlı bir algılamadır. Işık maddeler üzerinde kısmen emilir ve bazen kısmen yansıtılır. Bu da rengin çeşitli algılanmasına neden olur. Tüm ışığın dalga boylarının  gözümüz retinasına aynı anda ulaşması durumunda biz bu ışığı beyaz olarak algılarız. Işığın göz retinasına hiç ulaşmaması halinde ise karanlık ya da siyah olarak algılarız. Çünkü gözümüz 380 ile 780 nm arasındaki dalga boylarında olan ışıkları algılayabilmektedir. Öyle ki insan gözü 10 milyon farklı rengi ayırt edebilmektedir.
         
   Renklerle ilgili sıcak soğuk kavramını duymuşsunuzdur. Renk kuramı bu zıtlığa algısal ve psikolojik etkiler yüklemiştir. Sıcak renklerin sarı, kahverengi ve taba rengini içeren kırmızı tonları olduğu söylenmektedir. Soğuk renklerin ise mavi, viyola, gri gibi renkleri içeren mavi yeşilim tonları olduğu söylenmektedir. İç tasarımlarda ya da kıyafetlerde kullanıldıklarında soğuk renkler geri çekilme eğiliminde olurken, sıcak renklerin daha aktif olduğu, soğuk renkler sakinleştirip rahatlatırken, sıcak renklerin izleyiciyi harekete geçirdiği ve uyardığı söylenmektedir.
            Ve şimdi biraz daha derine inip renklerin bize neler söylediğine ve bizi nasıl yönlendirdiklerine bakalım.


KIRMIZI: Dalga boyu en uzun olan renktir. Canlılık ve dinamizmi temsil eder. Mutluluğun rengidir. Fiziksel olarak ise ataklığı, canlılığı ve duygusal anlamda bir işi sonuna kadar devam ettiren azmi ve kararlılığı gösterir. Bu renk aşk, sevgi gibi heyecan ve cesaret ile ilişkilendirilmiştir.Kırmızı aynı zamanda iştah açar. Bu yüzden dünyanın pek çok yerindeki pek çok gıda firması, logosunda kırmızıyı kullanır.
         Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Ancak burada yanlış bir inanışa da değinmek gerekir. Boğaların kırmızı rengi sevmedikleri için saldırdığı söylenir oysa boğalar renk körüdür. Yani kırmızıya değil kendilerine sallanan renkli beze saldırırlar. Kırmızı, öte yandan titreşimlerin olumsuz etkisini, korkuları ve kontrolsüz tutkuları, şehveti, aşırı sinirliliği, acımasızlık eğilimini ortaya çıkarır. Yaşam gücü düşük olanlar kırmızı rengi kullanmaya eğilimlidirler. Trafikte kırmızı DUR işaretidir. Laboratuarda meyve fileleri kırmızı bir kutunun içinde hızla çoğalabilirken, mavi kutunun içinde gelişemezler. Teksas Üniversitesindeki araştırmacılar, bir spor müsabakasında önce kırmızı renge odaklanmış atletlerin güçlerinin arttığını bulmuşlardır. Kansızlık, lösemi gibi durumlarda omuriliğe kırmızı ışınlar uygulanırsa Kırmızı Kan Hücreleri (RBC) sayısı artar. Kişi kırmızı ışık ile desteklendiğinde, hipofiz bezeleri kanda adrenalin salgılanması sonucunda harekete geçebilir. Bu duygusal sinirleri uyarır ve koklama, görme, duyma, tat alma ve dokunma duyularını geliştirir. Kan dolaşımını harekete geçirir, serebrospinal akışı tetikler ve sempatik sinir sistemini arttırır. Hemoglobin kırmızı ışınlarla yapılandırılır. Kırmızı ışınlar, böbrekleri, kas sistemini ve beynin sol kısmını canlandıran ve harekete geçiren ısıyı üretir.
            Kırmızının çok fazla kullanılması tedirginlik, heyecan ve aşırı enerjiye sebep olabilir. Az kullanılması ise dikkatli, manipülatif ve endişeli olmamıza neden olur. Kırmızı genel olarak enerjiyi temsil eder. Olumlu etkilerinin yanında olumsuz yanları da vardır. Kızgınlık, baskı, küstahlık, yorucu, sinir ve asabiyet, saldırganlık gibi etkileri vardır. Bordo, şarap rengi, koyu kırmızı ve skarlet kırmızının çeşitlerindendir.

MAVİ: Güven ve sorumluluğun rengidir. Dikkat çekmez. Samimidir, çekingen ve sessizdir. Bu renk ruhsal güvenceyi ve özgüveni sergiler. Barış ve huzuru arayan bir renktir. Stresi azaltır, rahatlama, düzen ve sakinlik duygusu yaşatır. Metabolizmayı yavaşlatma özelliği vardır. Bu renk idealizmdir, kendini ifade etmeyi ihtiyacımız olan ve istediğimiz iletişimi kurma yeteneğimizi geliştirir. Mavi ruhun, sadakatin ve dini çalışmaların rengidir. Alıcı değil vericidir. Nostaljiktir. Soluk mavi, gök mavisi ve koyu mavi çeşitleridir. Eğer favori renginiz maviyse bu mutlaka kişiliğinize yansıyacaktır. İnce ruhlu, tutucu, muhafazakar, sadakat ve güven, bağlılık ve derin düşünce olumlu özellikleri arasında sayılırken, katı olma, dolandırıcılık, depresif, üzgün, çok pasif, batıl inançlara takılan, zayıf, ilgisiz gibi özellikler de olumsuz yanına işaret etmektedir.

MOR VE VİYOLA: Ruhaniliğin ve hayal gücünün rengidir. İç gözlemle ilgili bir renktir. Her ikisi de enerjiyi ve mavinin bütünlüğünün, kırmızının maneviyatının gücünü içerir. Renk psikolojisi açısından bakıldığında mor ve viyola duygularımız ve zihnimizin uyumunu arttırır. Mor genellikle lüksü sever. Zenginlik, israf etkisi yaratır. Saygı gerektirir, hırs, kendini garantileme ve liderliktir. Morun fazla kullanılması depresyonu arttırır. Depresyona meyilli kişilerin bu rengi az ve dikkatli kullanması gerekir.

SARI: Renklerin en parlağıdır. Dikkat çekmek için çığlık atar. Bu sebeple uyarı işaretleri sarıdır. Dikkat çekici yanı nedeniyle tüm dünyadaki taksilerde sarı renklidir. Neşeyi arttırır. Zeka, incelik ve pratiklikle de ilgilidir. Geçiciliğin sembolüdür. Bir yandan da hüzün ve özlemin rengidir. Sonbaharın hüzünlü yanında sarıyı seyretmek mümkündür. Beynin merkezinde sarı rengin yoğunluğunu taşıyan insanlar materyalisttir ve daima kendi çıkarlarını düşünürler. Bu rengin insanları dünyevi işlerde başarılıdırlar. Fiziksel olarak bakıldığında sindirim sisteminin gelişmesine, gaz problemlerinin giderilmesine yardımcı olurken, böbrek, basur ve diyabet için de faydalıdır.

YEŞİL: Sessizliği anlatır. Duygusal anlamda bizi en çok etkileyen organımız kalbin, bu rengin yaydığı enerji alanında olduğu düşünülür. Güven veren bir renktir. O yüzden bankaların logolarında göze çarpmaktadır. Yeşil yaratıcılığı tetikler. Büyük lokanta mutfaklarında bu yüzden kullanılır. Hastanelerde kullanılma sebebi ise rahatlatıcı bir yanının olmasıdır. Yeşil alanlarda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır. Bu renk sarılıkta, iltihaplanmalarda ve böbrek enfeksiyonlarında kullanılır. Psikolojik yanına bakacak olursak iyileştirici, soğukkanlılık ve barışçıl özelliklere sahiptir.


SİYAH: Siyah kendi başına bir renk değildir. Sıradan renklerin birleşiminden elde edilmektedir. Obezite tedavisinde bu renk tavsiye edilmiştir. Siyah rengi gizlilik, gizem ve bilinmezlikle ilişkilendirilmiştir. Bu renk dış duyguların sıkıntısından korunmayı belirtir. Siyahın çok fazla kullanılması depresyona ve ruh hali değişikliğine sebep olabilir, olumsuz bir ortam yaratabilir. Siyah aynı zamanda disiplini, öz kontrolü, bağımsızlığı, güçlü bir iradeyi temsil eder. Otorite ve gücün etkisini verir. Siyahı seven insanlar geleneksel, korumacı ve ciddi olabilirler. Siyahın psikoloji üzerinde resmi, asil, entelektüel, soğukluk, depresyon ve kötümserlik gibi etkileri olduğu unutulmamalıdır.  

            Bilimin ve araştırmaların bize sunduğu imkanlar dahilinde kısa kısa en çok kullandığımız renklerden bahsettik. Kişilik renginizin ne olduğu ve iş dünyasında renklerin dilinin neler olduğu konusuna da bir sonraki yazı da değineceğiz. O zamana kadar renkli günler diler yorumlarınızı bizlerle paylaşmanızı rica ederiz.

Share:

7 Şubat 2017 Salı

RUH SAĞLIĞINIZ İÇİN BİR REÇETE: KİTAPLAR


     Toronto Üniversitesi öğretim üyelerinden Psikiyatrist KeithOatley ve Ingrid Wickelgren’in birlikte yaptıkları bir araştırma sonucu Scientific American dergisinde yayınlandı. Makalede roman kahramanlarıyla özdeşleşmenin, kişinin hem hayal dünyasını zenginleştirdiği hem de sosyal iletişimleri güçlendirerek insanlar arasında daha sağlıklı ve kolay iletişim kurulmasını sağladığı yer alıyor. Yani iyi bir roman, insan beynini etkileyip zekânın keskinleşmesini sağlıyor. İnsan davranışlarına yönelik bize bilgide vermiş oluyor. Araştırma sonuçlarına göre insan beynini geliştiren romanlar şöyle:
  1.         Genç Werther’in Acıları / Johann Von Goethe    
  2.         Aşk ve Gurur / Jane Austen
  3.        Kızıl Damga / Nathaniel Hawthorne
  4.        Madame Bovary / Gustave Flaubert
  5.          Middlemarch / George Eliot
  6.        Anna Karenina / Leo Tolstoy
  7.         Bayan Dalloway / Virginia Woolf
  8.        Sevgili / Toni Morrison
  9.        Utanç / John Maxwell Coetzee
  10.        Gönülsüz Köktendinci / Mohsin Hamid         

              Depresyondakiler İçin Kitap Önerileri:
  1.           İyi Hissetmek – David Burns
  2.              Siyah Süt – Elif Şafak
  3.          İnsanın Anlam Arayışı – Victor E. Frankl
  4.          Sırça Fanus – Slyvia Plath
  5.           Durulmayan Bir kafa – Kay Redfield Jamison
  6.         Sadakatsiz Kadınlar – Valentino Odesa
  7.          Genç Werther’in Acıları –  Gothe
  8.         Aldatmak – Paulo Coleho   
  9.              Sana Gül Bahçesi Vadetmedim – Joanne Greenberg
  10.         Veronika Ölmek İstiyor – Paulo Coleho
  11.         Kendinizi Olduğu Gibi Kabul Edin – Windy Dryden
  12.         Nasıl Mutlu Olursunuz? – Albert Ellis
  13.         Yabancı – Albert Camus 
  14.              Ferrarisini Satan Bilge – Robin Sharma
  15.         Depresyon ve Başa çıkma Yolları – Ivy M. Blackburn


Share:

6 Şubat 2017 Pazartesi

BİBLİYOTERAPİ



Bibliyoterapi, bireylere problemlerini çözmede veya kendilerini daha iyi tanıyıp anlamalarında edebiyat eserlerinden yararlanma olarak tanımlanabilir. Terapilerde kullanılan bu yöntem ile bireyin iç görü kazanması, kendi sorunlarının bir benzerini başkalarının da yaşadığını fark etmesi, empati yeteneğini geliştirmesi açsından oldukça önemli bir teknik sayılır. Kelimelerin ve düşüncelerin değiştirdiği bir dünyada yaşayan insanlar zaman zaman yönünü kaybeder, olumsuz düşüncelere yenik düşer. Çıkmaza girmiş birisini bazen teselli sözleriyle ikna edemezsiniz. Onu içinde bulunduğu yıkımdan çekip çıkaramazsınız.
Share:

2 Ocak 2017 Pazartesi

BİLİNÇALTI TELKİNLERİ



      Bilinçaltı, espri anlamaz, sadece söylediklerinizi uygular. Onay verdiğiniz düşünceleriniz ve söyledikleriniz bilinçaltınızı kodlar. 
Ototelkin: Kişinin kendisine belirli bir şeyi telkin etmesidir. Mesela;
"Bilinçaltımın gücü sayesinde her şeyi yapabilirim." 
Heterotelkin: Bir başka kişiden gelen telkinleri ifade eder. Telkin, yapıcı biçimini koruduğu sürece harikalar yaratabilir. Olumsuz telkinler ise, zihnin tepki işleyişinin en yıkıcı sonuçlarından birisidir. Sonuçları son derece yoğun bir üzüntü, acı, başarısızlık, hastalık ve felaket olabilir. 
       Heterotelkinleri kabul ettiğinizde onların gerçekleşmesine katkıda bulunursunuz. Üzerinizdeki heterotelkinlerin farkına varın ve yapıcı ototelkinlerle karşılık verin. Bu yenileme terapisidir.
Share: