6 Şubat 2017 Pazartesi

BİBLİYOTERAPİ



Bibliyoterapi, bireylere problemlerini çözmede veya kendilerini daha iyi tanıyıp anlamalarında edebiyat eserlerinden yararlanma olarak tanımlanabilir. Terapilerde kullanılan bu yöntem ile bireyin iç görü kazanması, kendi sorunlarının bir benzerini başkalarının da yaşadığını fark etmesi, empati yeteneğini geliştirmesi açsından oldukça önemli bir teknik sayılır. Kelimelerin ve düşüncelerin değiştirdiği bir dünyada yaşayan insanlar zaman zaman yönünü kaybeder, olumsuz düşüncelere yenik düşer. Çıkmaza girmiş birisini bazen teselli sözleriyle ikna edemezsiniz. Onu içinde bulunduğu yıkımdan çekip çıkaramazsınız.
Birey, kendisini anlayacak kişinin aynı şeyleri yaşamış olması gerektiğini düşünür. Bu görüşünde haklılık payı oldukça yüksektir. Olumsuz düşüncelerin hakim olduğu durumlar dışında da elbette kullanılabilir bir yöntemden bahsediyoruz. İnsan hangi yaşta olursa olsun dönemine uygun kriz süreçlerinden geçer. Her yaşta kişi benliğini irdeler, karşılaştığı sorunlara çözüm ve savunma stratejileri geliştirir. Ancak kişi her zaman başarılı olamaz. Karşısında yaşadıklarıyla paralel olan örnek bir hayat görmek ister. Her zaman bir rol model bulamayız. Bu yüzden kelimelerin hayat bulduğu, hayatların roman olduğu bibliyoterapi yöntemiyle istediğimiz rol modeli elde etmiş oluruz.
            1949 yılında Caroline Shrodes, doktora tezinde bibliyoterapinin psikolojik temellerini ortaya koyar. Shrodes’e göre bibliyoterapi tıpkı klasik psikoterapide olduğu gibi:
1- Özdeşim kurma: karakterlerle ve olaylarla,
2- Yansıtma: kendini başkalarında görmek,
3- Katarsis/ arınma: okuyucunun kitaptaki olayları kendi başına geliyormuş gibi düşünerek bu duygulardan arınması, rahatlaması olgusu,
4- İç görü kazanma: aitlik hissinin yaratılması, güdülerin duygusal farkındalığı gibi basamaklardan oluşur.
Bibliyoterapi kendi içinde sınıflandırılır:
Liz Brewster (2008) bibliyoterapi sınıflandırmasını 3 şekilde yapar:
1)Kendi kendine bibliyoterapi (Self-help Bibliotherapy): Depresyon gibi akıl hastalıklarında, reçetesi kurgusal olmayan, tavsiye niteliğindeki kaynaklarla uygulanan bibliyoterapidir. Örneğin; depresyon geçiren bir bireye depresyon hakkında bilgi veren bir kaynağın tavsiye edilmesi. Böylelikle hasta hastalığının belirtilerini, sebeplerini, sonuçlarını, etkilerini, diğer hastaların yaşadıklarını, hastalığı hakkında daha ayrıntılı bilgileri öğrenebilir.
2)Yaratıcı bibliyoterapi (Creative Bibliotherapy): Akıl hastalıklarında ya da sağlıklıyken okuyucuya/hastaya roman, hikaye gibi kurgusal kaynakların, biyografilerin tavsiye (kendini başkalarında görmek), katarsis (okuyucunun kitaptaki olayları kendi başına geliyormuş gibi düşünerek bu duygulardan arınması, rahatlaması olgusu), iç görü kazanma (aitlik hissinin yaratılması, güdülerin duygusal farkındalığı) gibi aşamalarla, sahip olduğu sorunları aşabilir. Çok genel olarak örneklendirmek gerekirse aile fertlerinden birisini kaybetmiş bir çocuğa bu kayba benzer hikayeler içeren ve olumlu mesajlar veren kitaplar verilebilir, böylelikle çocuk dünyada bunu yaşayan tek kişinin kendisi olmadığı çıkarımını yaparak kendini yalnız hissetmemiş olur.
3)Resmi olmayan bibliyoterapi (Informal Bibliotherapy): Daha çok yaratıcı bibliyoterapiyi temel alarak okuma grupları ve kütüphanecilerden tavsiyelerle kaynaklara erişmeyi içerir. Fakat bu alan bibliyoterapi genel olarak düşünüldüğünde, çok dar ve yetersiz kalmaktadır.
21. yüzyılda belirli durumlarda bireyler üzerinde okumanın bilinen etkileri, kitap seçiminde sezginin rolü, terapist bilgisi ve kişiliğinin önemi ve bu değişkenlerin etkileşimi ile ilgili veriler çok azdır. Bu nedenle Daiva Janavičienė (2010) sade, anlaşılır ve uygulanabilir bir sınıflama yapar:
Klinik bibliyoterapi, tedaviye ek olarak özellikle tıbbi bir ekip tarafından uygulanan bir iyileştirme yöntemidir.
Rehabilitasyon bibliyoterapi, zor bir hastalıktan sonra hastaların iyileşme sürecinde içinde bulundukları durumu kabullenmeleri, adapte olmaları ve umutsuzluğa kapılmamaları için uygulanan bir yöntemdir.
Eğitici bibliyoterapi, sadece hastalık sahibi ve iyileşmeye çalışan hastalıklar için değil aynı zamanda kişilik gelişimi ve sorunların belirlenmesi veya mümkün olabilecek sorunlardan korunması için uygulanan bibliyoterapidir.
Bibliyoterapi’nin bireye kazandırdıklarını şu şekilde de maddelendirebiliriz
1. Kendini tanımasına ve keşfetmesine yardımcı olabilme,
2. Kendi sorunlarına benzer sorunları olan kişilerin de olduğunu fark edebilmelerine yardımcı olabilme,
4. Bireyin daha olumlu bir benlik duygusu geliştirmesine yardım edebilme,
5. Sorunlarının çözümüne ilişkin iç görü kazanabilmelerini sağlayabilme,
6. Duygusal boşalım ve zihinsel stresten kurtulmasını sağlayabilme,
7. Bir sorunun farklı çözüm yolları olduğunu görebilmelerini sağlayabilme,
8. Yeni değerler, tutumlar ve davranışlar geliştirmelerini sağlayabilme,
9. Başkaları ile empati kurmalarını ve olaylara diğerlerinin gözü ile bakmalarını sağlayabilme,
10. Yaşanılan toplumun değerlerine farkındalık sağlayabilme,
11. Farklı ve yeni durumlara uyum sağlamalarına yardımcı olabilme,
12. Bireylerin kendilerini dürüstçe değerlendirmelerini sağlayabilme,
13. Anne, baba ve çocuk arasındaki çatışmaların çözümünü sağlayabilme,
14. Çocuk ve gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarıyla baş edebilmelerini sağlayabilme,
15. Alternatif çözüm önerileri geliştirebilme,
16. Bireylerin tutum ve davranışlarını analiz edebilmeleri için onlara yardım edebilme,
17. Danışanın kendi sorunları ile başkalarının sorunları arasındaki benzerlikleri görebilmesine yardım edebilme,
18. Danışanın toplumla çatışma yaşamadan uyum sağlayabilmesine yardım edebilmektir.

            Bu açıklamalar doğrultusunda bizler de PsikoBlog ailesi olarak iç dünyanıza doğru yol almanızı sağlayacak, size ait sizin bile fark edemediğiniz yönlerinizi kitaptaki bir karakter sayesinde görebileceğiniz kitap önerilerinde bulunmaya çalışacağız. Kitaplarla ilgili çok özel çalışmamız çok yakında sizlerle olacak. Şimdiden herkese keyifli okumalar…

KAYNAKÇA:
Yılmaz, M. (2014). Bilgi İle İyileşme: Bibliyoterapi. Türk Kütüphaneciliği, s. 169-181.

Share:

0 yorum:

Yorum Gönder