• ALFRED ADLER

    "Bir insanın yaşama yüklediği anlamı bulduğumuz ve anladığımız zaman, tüm kişiliğinin anahtarını ele geçirmiş oluruz."

  • YAYINDA

    İş Dünyasında Renkler Ne İfade ediyor? İşletmelerde, reklamlarda veya logolarda hangi renkler kullanılmalı? Hepsi bu yazıda..

  • YAYINDA

    Bir Bilim İnsanının HAzin Öyküsü: Alan Turing ve Enigma.

  • YAYINDA!!!! KEYİFLİ OKUMALAR....

    Popüler Psikoloji Dergileri Hangileri? Hangilerini takip etmeli? Hepsi bu yayında. :)

  • RENKLERİN PSİKOLOJİSİ

    YAYINDA..Keyifli Okumalar.

27 Aralık 2018 Perşembe

OKULLARDA PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?



Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik nedir?
          
  Tanımını yaparken öncelikle uzmanların dilinden konuşmak gerekir.  Kepçeoğlu’na göre Rehberlik; Bireyin kendini anlaması, problemlerini çözmesi, kapasitesini geliştirmesi, çevresine dengeli ve sağlıklı bir uyum yapması ve böylece kendini gerçekleştirmesi için uzman kişilerce yapılan psikolojik yardımlardır. Prof. Dr. Nilüfer Özabacı ise, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberliği kişisel yardım hizmetlerini amaçlayan meslekler arasında kendine özgü bir yeri olan, kişilerin daha bilinçli, güçlü ve yaratıcı bir biçimde gelişmeleri adına hizmet veren bir alan olarak tanımlamaktadır.
Toparlayacak olursak PDR, bireylerin kendini anlamasını, çevresinde yaşanan olayları tanımasını ve doğru tercihler yaparak kendini gerçekleştirmesini sağlayan sistematik, belli kuramsal temelleri olan profesyonel bir süreçtir. Burada profesyoneller tarafından desteklenen psikolojik bir yardım sürecinden bahsediyoruz. Asla bir öğüt verme, yol gösterme veya bilgi yardımı söz konusu değildir. Ayrıca buradaki “Kendini Gerçekleştirme” ifadesi oldukça önemlidir. Çünkü Psikolojik Danışma ve Rehberliğin hedeflediği en üstün amaç bireylerin kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmaktır. Bu elbette ki kolay bir süreç değil ve hedefe ulaşmak çoğu zaman mümkün de değildir. Ancak hedeflenen “Yolda olmak” ve hedefe ulaşmak için yapılan her şeyin bireyin yaşantısına olan etkisi azımsanmayacak kadar büyüktür. Rehberlik çalışmaları birey merkezli, sürekli ve insanın var olduğu her yerde bulunması gereken bir hizmet alanıdır.
Psikolojik Danışmanlığa Neden İhtiyaç Duyulur?
            İnsan, duyan, düşünen, eleştiren ve hisseden bir canlıdır. Günlük yaşantısında irili ufaklı pek çok problemle karşılaşır. Bahsettiğimiz sorunlar aile içi, mesleki, toplumsal veya bireysel olabilir. Kişi bu sorunlarla başa çıkmaya çalışırken aynı zamanda bazı tercihler yapmak, kararlar almak, hayatındaki değişikliklere uyum sağlamak zorundadır. Haliyle bu kolay olmayacaktır. Kişi bu sorunların bir kısmını kendince halledebilir ancak bazen köşeye sıkışmış gibi hissedebilir ve sorunun üstesinden gelemeyebilir. Böylesi bir durumda sorun altında ezilmekten ziyade dışardan bir profesyonelden destek almak seçenekler arasında her zaman için en makul olanıdır.
Pdr Hizmetlerinin Amacı Nelerdir?
            PDR’nin nihai amacının bireylerde “Kendini Gerçekleştirme” amacına ulaşmak olduğundan bahsetmiştik. Ancak burada eğitim sistemi içerisinde anayasal olarak belirtilen 6. Maddeden söz etmekte fayda var.
Madde 6- Türk Eğitim Sisteminin genel amaçları çerçevesinde eğitimde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri temelde; öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmelerine, eğitim sürecinden yetenek ve özelliklerine göre en üst düzeyde yararlanmalarına ve gizilgüçlerini en uygun şekilde kullanmalarına ve geliştirmelerine yöneliktir.  
Rehberliğin Eğitimdeki Rolü?
Rehberlik hizmeti eğitim-öğretimden farklı bir hizmet grubudur ancak bu alanları tamamlar ve eğitim öğretim süreci açısından verimli kılar. Özellikle eğitim sistemindeki geleneksel öğretim modelinden gelişimsel öğretim modeline geçilmesiyle Rehberliğin eğitim ortamındaki önemi giderek artmıştır.
Okullardaki Psikolojik Danışmalık Hizmetleri Hakkında Bilgi Verebilir Misiniz?
PDR, bireyi merkeze alan bir yaklaşım içindedir. Okul ortamında rehberliğin ilgilendiği birey öğrencidir. Her öğrenci geliştirilebilecek kapasiteye ve değere sahiptir. Okullarda ilk etapta akla gelen rehberlik çalışmalarından birisi mesleki rehberliktir. Çocukların özellikle ilgi ve yeteneklerini tespit ederek bireye hayatının en önemli seçimlerinden biri olan meslek seçiminde yeterliliklerinin ve beklentilerinin farkına varmasını sağlarız.
             Mesleki rehberliğin yanı sıra eğitsel rehberlik çalışmaları kapsamında öğrencilerin ders başarısızlıklarına önemle eğilmekte ve soruna bilimsel yolla yaklaşarak öğrenci ile birlikte çözüm yolları geliştirmekteyiz. Bunun yanında yine hırsızlık, yalan söyleme, saldırganlık eğilimi, antisosyal davranışlar, okuldan kaçma gibi uyum ve davranış bozukluklarına çözüm getirmek psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleriyle mümkün olabilir. Özetle belirtmek gerekirse okullarda yürüttüğümüz çalışmalar çocukları psikolojik, sosyal ve akademik olarak destekler nitelikte. Bireyi sadece bir alanda değil, bütün alanlarda değerlendirmek ve geliştirmek hedeflerimiz arasındadır.
Okul Psikolojik Danışmanlığını Kimler Yapabilir?
Okul Psikolojik Danışmanlığını yalnızca Üniversitelerin Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) bölümlerinden lisans düzeyinde mezun olmuş kişiler yapabilir. PDR, bilimsel ve profesyonel bir yardımdır. Rehberlik hizmeti bu alanda yetişmiş uzman kişilerce profesyonel düzeyde sunulmalıdır.
Psikolojik Danışmanlığın Öğretmenlik Mesleği İle Karıştırılması Hakkında Neler Söyleyeceksiniz?
            Ben her zaman şunu söylüyorum öğretmenlik çok kutsal ve çok değerli bir meslektir. Ne yazık ki günümüzde hak ettiği değeri göremese de benim gibi düşünenlerin az sayıda olmadığından eminim. Burada şuan değinmek istiyorum: Evet ülkemizde Psikolojik Danışmanlık, okullardaki hizmetinden dolayı “Rehber Öğretmen” olarak tanınmakta ve adlandırmaktadır. Peki öğretmenin görevi nedir? Öğretmen, öğretim programlarını uygulayarak, öğrencinin başarısını değerlendirerek onun akademik gelişimine odaklanmaktadır. Ancak bir Psikolojik Danışman ne tür bir öğretim programı uygulayabilir? PDR uzmanlarının görevi, öğretimin dışında öğrencilerin duygusal, toplumsal, kişisel, mesleki yönlerden sağlıklı olarak yetişmelerine yardımcı olmaktır. Bu sebeple Psikolojik Danışmanlar Rehber Öğretmen değil, geliştirici ve önleyici ruh sağlığı uzmanlarıdır.
Ülkemizde Pdr’in Bulunduğu Konum Hakkında Neler Söyleyeceksiniz?
            Çok önemli bir noktaya değindiniz. Türkiye’ye PDR 1950’li yıllarda geldi. 1952-1953 ders yılında Gazi Eğitim Enstitüsünde Özel Eğitim Bölümü açılarak belirginleştirildi. 1950’li yıllarda ülkemizde başlayan PDR hizmetleri okullarda mesleğe yöneltme, Rehberlik Araştırma Merkezi ise zeka testleri yoluyla zeka düzeyini belirleme amacıyla oluşturulmuş ancak dünyadaki gelişime ayak uydurulamamıştır. Yurtdışında gerek mesleki örgütlenme, gerek mesleki eğitim yapılanması, gerek mesleki eğitim programları psikolojik danışma ağırlıklı bir yön izlerken, ülkemizde halen bu hıza ulaşılamamıştır. Bunun temelinde yatan mesele hala bu mesleğin tam olarak anlaşılamamış olmasıdır. Soyut bir bilim olması anlaşılmasını da güçleştirmektedir. Okullarda eğitim camiası içinde yer almasından dolayı öğretmenlik mesleği ile karıştırılmaktadır.
Bireylerin PDR hizmetlerinden beklentilerinin oldukça fazla ve bazen abartılı olması da uzmanları danışmanlık süreci hakkında bilgi vermeye zorluyor. Psikolojik Danışmanların elinde sihirli bir değnek ne yazık ki yok. Bu yüzden kişide anlık değişimlerin olması henüz mümkün değil. Ben bunu Bambu Ağacının öyküsüne benzetiyorum. Çin’de yetişen Bambu ağacının önce tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. 5 yıl boyunca bu işlem sürdürülür ancak tohum bir tülü filiz vermez. Sabır ve emek ile 5.yılın sonlarına doğru tohum filiz vermeye başlar. 6 hafta gibi kısa bir sürede ise 27 metreye kadar ulaşır. 120 yıl kadar uzunca bir süre yaşar. Burada önemli olan soru şu: Bu ağaç 27 metre boyuna 6 hafta da mı yoksa 5 senede mi ulaştı? İşte buradaki o ince nüansı kaçırmamak gerekir. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberliğinde ilk etapta somut veriler sunmuyor olması yetersiz bir bilim olduğu anlamına gelmemektedir. Bireyin yaşantısındaki değişime odaklanılmalı, değişimin ise zamanla olacağı kabul edilmelidir. Yapılan çalışmaların ise kuramsal temele ve terapötik tekniklere dayanarak pozitif bir bilimin gerektirdiği tüm özelliklere sahip olduğu bilinmelidir.

                                                                                     ESMA AKÇİN
                                                                        PSİKOLOJİK DANIŞMAN
           
               

Share:

15 Ocak 2018 Pazartesi

İŞ DÜNYASINDA RENKLERİN DİLİ


            Renk cümbüşüyle boyanmış dünyamızın her zerresinde gözümüze hitap eden bir şeyler var.  Biz farkında olsak da olmasak da bize, bilincimize ve hislerimize etki eden yansımalar var. Renklerin büyük ve enteresan dünyasına geçen yazımızda bir nebze de olsa değinmeye çalıştık. Bu yazıda ise gelişen ve değişen iş dünyasında renklerin etkisinden bahsetmeye çalışacağım. Bir iş yeri profili oluştururken, pazarlama ve reklam verirken, ofis dizaynı yaparken veya bir web sitesi düzenlerken renklerin dili sizi müşteriye nasıl daha yakın kılar bunu anlamaya çalışacağız. Renklerin verdiği mesajların içgüdüsel, güçlü ve bilinçaltına etki edici olduğu artık bilinmektedir. Global boyuttaki büyük şirketler, bu etkinin farkında olmalılar ki gerek reklamlarında gerekse logo ve ambalajlarında oldukça stratejik davranmaktadırlar. Peki bizi alışveriş yapmak için güdüleyen, ürünü bize güvenilir gösteren, tercihlerimizi ve fiziksel tavırlarımızı bu denli etkileyen renkler hangileridir? Simsiyah bir odada ne kadar kalabilirsiniz? Duvarları ve eşyaları bembeyaz olan bir ofis sizi nasıl hissettirir? Mosmor bir restoranda ne kadar durabilirsiniz? Hayal ettiğinizde iç sıkıcı gelmesi oldukça normal. İnsanların pek çoğunun böyle hissettiğini düşünürsek, iş ortamlarında kullanılacak renklerin, hedef kitlesine hitap etmesi oldukça önemli görünüyor. Hangi renk hangi iş sektöründe kullanılır? İşte bu sorunun cevabı ve daha fazlası…
            İlk olarak bazı önemli noktalara değinmekte fayda var. Bir renk bir mekanda tamamen kullanılmamalı. Tamamlayıcı ve dengeleyici renklerle birlikte tercih edilmeli. Sadece mavi hiçbir zaman kullanılmamalı. Organik ve doğal ürünlerle ilgili bir sektördeyseniz yeşil en doğru tercih olacaktır.

İş Dünyasında Kırmızı: Güç, enerji, hız, tutku, cesaret, cinsellik, sıcaklık ve şiddetin rengidir. Kan akışına etki ettiği bilinen kırmızı, heyecanlandırdığı gibi motive edici yönü de vardır. Bedeni canlandırır. Açlık hissi oluşturur. Kırmızı aşk rengi olarak bilinse de aslında cinsel tutkularla ilişkilidir. Romantik aşkın rengi kırmızı değil pembedir. Aşırı kullanımında anksiyete ve yorgunluğa neden olur. Rengin en iyi tamamlayıcısı turkuazdır. Kırmızı müşteriyi harekete geçiren ve açlık hissi oluşturan bir renk olduğu için özellikle yiyecek sektöründe kullanılır. Fasdfood satışı yapılan yerlerde kırmızı rengin kullanılması, açlık hissi oluşturması yanında  uzun süre o ortamda kalındığında kaygı ve içsel sıkıntı oluşturduğu için müşterilerin bir an önce yiyip kalkmasına neden olan stratejik bir hamledir.


İş Dünyasında Turuncu: Canlılık, risk alma, dışa dönüklük, macera, iyimserlik, sosyallik, coşku, bağımsızlık ve kabul edilebilirlik rengi olan turuncu batı dünyasında en sevilmeyen renktir. Bulunulan ortamı kalabalık gösterir. Restoran, kafe ve bistrolarda satışı teşvik edici yönü bulunmakla birlikte aşırı kullanımında ucuzluk simgesi olmaktadır. Turuncu ilham veren, canlandıran ve coşku oluşturan bir renktir. Spor takımları özellikle canlılık oluşturması için takım odalarında kullanmaktadır. Müşterilerin ise daha çok yemek yemesine ve daha çok muhabbet edip harcamalar yapmasında etkili olmaktadır. Özellikle şeftali tonları güzellik salonları, spa ve tedavi merkezlerinde kullanılmaktadır.
İş Dünyasında Sarı: Sıcak, iyimser, canlandırıcı, oyuncu, eğlenceli, neşeli bir renk olan sarı, beynin mantıksal kısmına hitap etmektedir. Beyin ve zihin aktivitelerini canlandırarak analitik düşünmeye yardımcı olur. Bilgeliği arttırmasının yanı sıra dolandırıcılık ve eleştirel olmaya etki etmektedir. İş yaşamı dışında yaşlılara sinirlilik ve kızgınlık veren bir renktir. Fazla kullanıldığında anksiyete, sinirlilik ve endişeye sebep olur. Sarı, siyah ile birleştiği zaman genellikle güvenlik de kullanılır.
İş Dünyasında Yeşil: Yenilenme, huzur duygusu, doğa, sağlık, cömertlik, sempatik, merhametli, mükemmeliyetçi bir renk olan yeşil, aklın, vücudun ve duyguların uyumunu simgeler. Batı dünyasında paranın rengidir. Açık yeşil ise tazelik ve büyümeye işaret etmektedir. Aşırı kullanımında düşmanlık, hırs ve bencillik gibi duygulara neden olmaktadır. Sağlık ve iyileştirme gibi alanlarda kullanılır. Aitlik hissi sağlar. Doğal, organik ve güvenilir bir etki oluşturduğu için pek çok bitkisel ürünlerin ambalaj ve reklamlarında karşımıza çıkmaktadır. Para ve finansal web sitelerinde ise koyu yeşilin tercih edilmesi doğru olur. Yeşil alanlarda insanlar daha az mide ağrısı çeker. Bu ortamlardaki çalışma süreleri de normalden uzun olmaktadır.

İş Dünyasında Turkuaz: Yenilikçi, sakinleştirici, yaratıcılık ve idealizmin rengi olan turkuaz, aynı zamanda duyguları dengeler. Düşüncelerin ve iletişimin açıklığını ifade eder. Olumlu düşüncelere ilham verir. Öğretmen, eğitmen, konuşmacı, medya iletişimi ve bilgisayar teknolojisi alanında çalışanların kullanabileceği ılımlı bir renktir. Aşırı turkuaz kullanımı kararsızlığa neden olur. Kırmızı, pembe magenta veya mor ile bu rengi dengeleyebilirsiniz. Öte yandan temizliği ve saflığı temsil ettiği için temizlik ürünlerinde de kullanılır. Güzellik salonları, moda pazarları, hediyelik eşya ve ev pazarları için çok uygundur. Düşünce açıklığına ve mantıklı düşünmeye de yardımcı olur.

 İş Dünyasında Mavi: Güven, dürüstlük, sorumluluk, tutuculuk, fedakarlık, idealist ve otoriter rengin simgesi olan mavi, evrensel olarak en favori renk olma özelliğine sahiptir. Daimi barış ve huzuru ifade eder. Korkuyu azaltıp sakinleştirme özelliğinden dolayı özellikle sigorta şirketlerinin, bankaların ve diğer finansal şirketlerin vazgeçilmez rengidir. Bunun haricinde batıda intiharları azaltmak için köprü korkuluklarını maviye boyadıkları da bilinmektedir.  Zihin ve beden için terapötiktir. Genç bireyler bu rengi olgunlukla ilişkilendirir. Aşırı kullanımında bıkkınlık, hile ve eğilmez bir bakış açısına sebep olmaktadır. Temizlik ürünleri, hava yolları, deniz yolları ve klima firmalarında sıklıkla kullanılır. Açık mavi sağlık sektöründe, koyu mavi ise siyasi ve dini organizasyonlarda tercih edilmektedir. Yemeklerle alakalı iş yerlerinde mavi kesinlikle kullanılmamalıdır.

İş Dünyasında Mor: Zenginlik, savurganlık ve fantezinin rengi olan mor, yaratıcı fikirleri ve hayal gücünü zenginleştirir. Daha çok 18-25 yaş pazarıyla ilişkilidir. Yenilikçi tasarımcılar bu rengi entellektüellik ve güç ile bağdaştırmaktadırlar. En yaygın kullanıcıları genellikle tasarımcılar, fizikçiler ve kozmetik üreticileridir. Açık tonları kadınları hedef Pazar olarak görenlerin kullanabileceği bir renktir. Antikacılar ve el sanatlarını satan yerler için ise en işlevsel olan eflatundur.
İş Dünyasında Pembe: Merhamet, sevgi, beslenme ve romantizmin rengidir. İlham verir, sakinleştirir. Kozmetik, moda ve güzellik alanlarında sıklıkla kullanılır. Parlak tonları, 8-12 yaşlarındaki çocuk ve gençlerin pazarlarında ucuzluğu ifade etmek için kullanılmaktadır. Pek çok hayır kurumu da merhamet ve umut verici özelliğinden dolayı pembeyi tercih etmektedir. Araştırmalara göre pembe giyenlere karşı hizmetlerinden ötürü ödeme yaptığımız esnada kendimizi daha rahat hissetmekteyiz. Bu sebepledir ki İngiltere’nin Boots ve Marks and Spencer mağazalarında tüm tezgahtarlar pembe gömlek giymektedirler.  
İş Dünyasında Siyah: Güç, otorite, kontrol, entelektüel, gizemli, asil ve ciddi bir renk olan siyah, 16-25 yaş genç pazarlarında tercih edilmektedir. Hırslı ve başarılı insanların tercihi yine siyahtan yana olmaktadır. Lüks, seçkin ve entelektüel kesime hitap eden, bu tarz kişileri hedef kitlesi olarak gören iş alanlarında kullanılır. Profesyonel ürünler, lüks mallar ve araba şirketleri bu iş alanlarından bazılarıdır. Eğer dramatik bir etki bırakmak istiyorsanız, siyahla birlikte kırmızı, zümrüt yeşili, kobalt, sarı, magenta ve turuncu kullanılmalıdır. Siyahın fazla kullanımı korkutucu bir etki bırakabilir. Bu sebeple iş çalışma alanlarında siyah ağırlıklı olarak kullanılmamalıdır.

İş Dünyasında Beyaz: Açıklık, yeni başlangıçlar, canlandırmacılık,  bağımsızlık, saflık ve temizlik timsali olan beyaz, duyguları canlandırmaz. Ancak aklın kavrayabileceği oluşumlar için yeni yollar açar. Sakinleştirici özelliği vardır. Bu yönüyle diş ameliyathanelerinde ve tıbbi merkezlerde sıkça kullanılır. Aşırı kullanımında verimsizlik, ilgisizlik ve soğukluk hissi oluşturabilir. Kullanım alanları genellikle, ileri teknoloji ürünlerinde, mutfak aletlerinde, banyo malzemelerinde, bebek ve sağlıkla ilişkili ürünleri satan işlerde yoğunlaşmaktadır.  
Share:

13 Ocak 2018 Cumartesi

POPÜLER PSİKOLOJİ DERGİLERİ


          Psikoloji dünyasındaki gelişmelerden haberdar olmak ve var olan bilgilere yenilerini eklemek için en etkili yollardan biri şüphesiz ki dergileri takip etmektir. Bu anlamda sizler için özel olarak hazırladığım zengin içerikli yazım umarım faydalı olur. Keyifli okumalar…

  PsikolojiM Dergisi: St.Clements University ile Psikologlar Federasyonu destekli “PsikolojiM” Dergisi, 5 farklı dilde tüm dünyada aylık olarak yayınlanıyor. Yayın organı Psikologlar ve Psikiyatrlar Derneği olan derginin en son 12. Sayısı okurla buluştu. Zengin içeriği sayesinde psikoloji dünyasında merak edilen pek çok sorunun cevabını bilimsel çerçeve ile bu dergide görmeniz mümkün.  

      Psikoloji Çalışmaları Dergisi: Hakemli bir ulusal yayın olan Psikoloji Çalışmaları Dergisi, psikoloji alanında hazırlanmış özgün araştırma ve derleme makalelerini okuyucuyla buluşturmaktadır. Dergi yılda sadece Haziran ve Aralık ayları olmak üzere iki kez yayın yapmaktadır. Türk Psikiyatri Dizini, Sobiad ve Arastirmax tarafından dizinlenir. 1952’den bu yana yayın yapan derginin en son 2017 sayıları yayınlanmıştır. Özellikle akademik camiadakiler tarafından mutlaka incelenmesi gereken dergiler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.


     
          Nöropsikiyatri Arşivi: Türk Nöropsikiyatri Derneğinin bilimsel yayın organı olan dergi, üç ayda bir yayınlanmaktadır. Her 4 sayı bir cildi oluşturmakla birlikte arşiv, Aralık 2017 itibari ile 54’üncü cilde ulaşmıştır. Araştırma ve derleme makalelerinin yanı sıra olgu sunumu ve editöre mektup türündeki yazılara yer vererek akademik camianın gözden kaçırmaması gereken önemli dergileri arasında yer alır.




     Bağımlılık Dergisi: 2016’da yayın hayatına başlayan dergi, psikiyatri, nörobiyoloji, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, felsefe, sosyal hizmetler ve adli tıp gibi alanlarda yazıları okuyucuyla buluşturmaktadır. Bu noktada disiplinler arası bilimsel bir yayın olma özelliği ile diğerlerinden ayrılmaktadır. İçeriğinde, derleme ve deneysel çalışmalar, olgu sunumları, kısa bildirimler, yeni yayınların tanıtımı, toplantı ve kongre duyuruları, editöre mektup yer almaktadır. Dört ayda bir yayınlanan derginin 2017 tarihi ile 18. Cildi yayınlanmış bulunmaktadır.

        Düşünen Adam Dergisi: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi olarak da bilinmektedir. Derginin en önemli özelliği, 1984 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde yayınlanmaya başlamasıyla psikoloji ve nörolojik bilime oldukça katkı sağlayan köklü bir yayın olmasıdır. Hakemli bir dergi olan Düşünen Adam içeriğinde, araştırma ve derleme makaleleri, olgu sunumu ve editöre mektup şeklindeki yazıları barındırmaktadır. En son 30. Sayı yayınlanarak okurlarıyla buluşmuştur.


       Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi: Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği tarafından yayınlanan hakemli ve bilimsel bir dergidir. Alanında özgün araştırma, inceleme ve derleme makaleleriyle okuyucusuyla buluşan dergi, 1990’dan bu yana yayın yapmaktadır. 2017 yılı itibariyle 7.cilt ve 48.sayısını yayınlamıştır. Türkçe ve İngilizce yayın dilini kullanan dergi, yılda iki kez yayınlanmaktadır. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında gerek akademik camianın gerekse kurumlarda çalışanların faydalanması gereken oldukça köklü ve bilimsel bir dergidir.

    PsikoHayat Dergisi: Psikiyatriyle ilgili önemli konulara değinen, kongrelerde ele alınan konuları ve gelişmeleri okuyucusuyla buluşturan dergi, İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı tarafından ücretsiz bir şekilde yayınlanmaktadır. 3 aylık periyotlar halinde çıkarılan dergi, Türkiye'nin her yerindeki tüm devlet ve özel okulların kütüphanelerine ve psikolojik danışmanlara ücretsiz olarak dağıtılmaktadır. Sosyal sorumluluk projesiyle dikkat çeken dergi içeriğinde, psikiyatri, psikoloji, nöroloji ve beyin araştırmaları alanlarında önemli çevirileri barındırıyor. Şu ana kadar 17 sayı yayınlamıştır.


Share:

2 Aralık 2017 Cumartesi

ALAN TURİNG - ENİGMA



           42 yıla sığdırılmış başarı ve trajedilerle dolu bir hayat: Alan Turing. 23 Haziran 1912’de Londra’da dünyaya gelmiştir. Muhteşem zekası daha o çocukken kendini göstermiş ancak ne yazık ki bu durum çevresi tarafından dışlanmasına engel olamamıştır. 
          Tek ve en yakın arkadaşı Cristopher’la zaman geçirdikçe ona olan ilgisinin arkadaşça olmadığını fark etmiştir. Ancak Cristopher’ın zamansız ölümü, Alan için hayatının sonuna kadar yaşayacağı derin bir yas duygusuna neden olmuştur. 
Matematiğe olan yoğun ilgisi onun kendisini Cambridge sıralarında bulmasını sağlamıştır. Okulu yüksek bir başarıyla bitiren Turing, ‘Merkezi Limit Teoremi’ tezi ile kolejde akademik üye seçilmiştir. İlerleyen yıllarda Princeton Üniversitesinde doktora unvanına sahip olan Turing, daha 26’sını doldurmadan iki doktorasını da tamamlamıştır. Ardından Cambridge’e dönerek matematik ve kriptoloji alanında çalışmalara devam etmiştir. Yazdığı makaleler ve yaptığı çalışmalarla Matematik ve kriptoloji bilimine oldukça katkı sağlamıştır.
           İkinci Dünya savaşının patlak verdiği yıllarda Almanya’nın gizli mesajları şifrelediği ve tekrar çözebildiği şifre makinesi Enigma’nın şifrelerini çözmek için İngiliz Hükümeti matematikçiler ve dâhilerden oluşan gizli bir ekip oluşturmuştur. Bu ekibin içinde yer alan Turing, bir makinenin çözülmesinin ancak bir makineyle mümkün olacağını savunmuştur. Tıpkı eğitim ve sosyal hayatında olduğu gibi çalışma arkadaşları arasında da dışlanmasına rağmen, Gorden Welchman’ın da tavsiyeleriyle korumalı mesaj trafiğine saldırmada tek etkili makine olan Bombe Enigma’yı icat etmiştir. Modern bilgisayarların babası sayılan bu makine ile 2.Dünya savaşını iki yıldan fazla kısaltarak 14 milyon hayatın kurtulmasını sağlamıştır. Turing, bu başarısı ile  ‘2.Dünya savaşını kazanan adam’ olarak anılmaya başlamıştır.
         1936 yılı Alan için bir milattır. Yazmış olduğu ‘Birlikte Hesaplanabilen Sayılar’ adlı makalesiyle doğru algoritmaların yüklenmesi halinde bahsi geçen her makinenin her tür ve zorluktaki problemi çözebileceğini ortaya atmıştır. Günümüz dijital bilgisayarların atası olan Turing makineleri karmaşık matematiksel hesaplamaları belli bir düzenek tarafından çözülebilmesini sağlayan bir tür hesap makinesidir. Bugün yapay zekada kullanılan Turing testleri ise yine müthiş bir deha olan Alan Turing’in icadıdır. Bu test bilgisayarın görmeden iletişime geçtiği kişinin insan mı yoksa makine mi olduğunu test etmektedir. Bu zamana kadar kimsenin geçmeyi başaramadığı test 2015 yılında ilk kez geçilmiştir. Yapay zeka konusunda çalıştığı sıralarda satranç oyunu için özel bir algoritma programlamıştır. Kendini bilgisayar gibi düşünmeye zorlayan Turing yarım saat arayla yaptığı hamlelerle rakibini alt etmiştir. Ve bu oyun tarihteki ilk bilgisayarlı satranç oyunu olarak tarihe geçmiştir.

               Bilimsel açıdan bunca başarıya sahip olan Turing, ne yazık ki sosyal ve duygusal hayatında ölene kadar hep başarısız olmuştur. Eşcinsel olması zamanının hükümet politikaları açısından aykırı bulunmuş ve hüküm yemiştir. 1885-1967 Britanya Hukuku kapsamında 49.000 homoseksüel erkek ahlaksızlık nedeniyle mahkum edilmiştir. Turing’e mahkeme iki seçenek sunmuştur: Ya hapis cezası alacak ya da kimyasal yollarla hadım edilecektir. Alan Turing çalışmalarına devam edebilmek ve hapiste ölmek istemediği için hadım cezasını tercih etmiştir. Yüksek dozda östrojen hormonu enjekte edilmesiyle artık eskisi gibi düşünememeye başlamış ve fiziksel olarak pek çok sıkıntı baş göstermiştir. Bu durumun onun şantaj ve tehditlere açık hale geldiğini düşünen İngiliz gizli servisi gözaltına almış, her hareketi rapor edilmiştir.

                 Bütün yakınları ondan uzaklaşmış ve üzerine bir damga gibi yapışan bu durum sebebiyle hiçbir okul onu akademisyen olarak kabul etmemiştir. Hayatı alt üst olan ünlü bilim insanı 7 Haziran 1954’te temizlikçisi tarafından evinde ölü olarak bulunmuştur. Sağlık raporunda ölümüne başucunda yer alan siyanür enjekte edilmiş elmanın sebep olduğu öne sürülse de otopsi yapılmadan ölüsünün hemen ortadan kaldırılması akıllara İngiliz gizli servisi MI5’in öldürdüğü şüphesini getiriyor.
               Ne yazık ki O’da ölümünden sonra değer kazanan bilim adamları listesine eklenmiştir. Kraliçe 2. Elizabeth, Turing’e kraliyet affı bahşedip, eşsiz başarılarını onurlandırmış, İngiliz sokaklarına heykeller dikilmeye başlamıştır

                   Ona büyük bir saygı ve hayranlık duyan Steve Jobs’un Apple şirketinin logosunu ısırılmış elma olarak tasarlamasının nedeni olarak da Turing’in elmadan bir ısırık alarak intihar etmesi işaret ediliyor. Üzerine pek çok film yapılmasına rağmen hayatını cesur bir şekilde ele alan The İmitation Game (Yapay Oyun) adlı filmde yaşadıkları bir kez daha gözler önüne seriliyor.

            Nazi Almanya’sına karşı büyük bir zafer kazanan Alan Turing, maalesef İngiliz Hükümetine karşı yenik düşmüştür. Toplumsal tahammülsüzlükler yüzünden aramızdan erken yaşta ayrılan bu büyük dâhiyi elimize aldığımız bilgisayar ve telefonlarda, ortaya attığı fikirlerin etkisini yapay zeka, nanoteknoloji, moleküler biyoloji ve matematik alanlarında görmekteyiz. Hazin bir hayat öyküsüne sahip olsa da başarıları geleceğe hala ışık tutmaktadır.


GEÇ KALINMIŞ OLSA DA TEŞEKkÜRLER ALAN TURİNG…….
Share:

22 Ağustos 2017 Salı

RENKLERİN PSİKOLOJİSİ


RENKLERİN PSİKOLOJİSİ

            Bilimin en renkli konularından biri olan kromatik veya kolorimetrinin eşsiz dünyasına kapı aralıyoruz. Yani halk dilinde renklerin bilimine. Yaşamımızın her parçasında bulunan ve aslında çoğu zaman önemsemediğimiz renklerin bir dili olduğu bilimsel deneyler ve araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. İlginçtir ki insanlar sadece mobilya ya da kıyafet seçerken önemsediği bu renkler aslında aldıkları her tavrı, insanlarla olan iletişimlerini, seçimlerini veya yargılarını etkileyebilmektedir. Kısacası renklerin bir dili var ve görmezden geldiğimiz bu dil psikolojik etkileri ile azımsanmayacak bir güce sahip. Şimdi renklerin bu eşsiz dünyasına bilimin ışığında girmeye çalışalım.
            Renk dediğimiz şey, ışığın göz retinasına ulaştığında, ulaşma şekline bağlı bir algılamadır. Işık maddeler üzerinde kısmen emilir ve bazen kısmen yansıtılır. Bu da rengin çeşitli algılanmasına neden olur. Tüm ışığın dalga boylarının  gözümüz retinasına aynı anda ulaşması durumunda biz bu ışığı beyaz olarak algılarız. Işığın göz retinasına hiç ulaşmaması halinde ise karanlık ya da siyah olarak algılarız. Çünkü gözümüz 380 ile 780 nm arasındaki dalga boylarında olan ışıkları algılayabilmektedir. Öyle ki insan gözü 10 milyon farklı rengi ayırt edebilmektedir.
         
   Renklerle ilgili sıcak soğuk kavramını duymuşsunuzdur. Renk kuramı bu zıtlığa algısal ve psikolojik etkiler yüklemiştir. Sıcak renklerin sarı, kahverengi ve taba rengini içeren kırmızı tonları olduğu söylenmektedir. Soğuk renklerin ise mavi, viyola, gri gibi renkleri içeren mavi yeşilim tonları olduğu söylenmektedir. İç tasarımlarda ya da kıyafetlerde kullanıldıklarında soğuk renkler geri çekilme eğiliminde olurken, sıcak renklerin daha aktif olduğu, soğuk renkler sakinleştirip rahatlatırken, sıcak renklerin izleyiciyi harekete geçirdiği ve uyardığı söylenmektedir.
            Ve şimdi biraz daha derine inip renklerin bize neler söylediğine ve bizi nasıl yönlendirdiklerine bakalım.


KIRMIZI: Dalga boyu en uzun olan renktir. Canlılık ve dinamizmi temsil eder. Mutluluğun rengidir. Fiziksel olarak ise ataklığı, canlılığı ve duygusal anlamda bir işi sonuna kadar devam ettiren azmi ve kararlılığı gösterir. Bu renk aşk, sevgi gibi heyecan ve cesaret ile ilişkilendirilmiştir.Kırmızı aynı zamanda iştah açar. Bu yüzden dünyanın pek çok yerindeki pek çok gıda firması, logosunda kırmızıyı kullanır.
         Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Ancak burada yanlış bir inanışa da değinmek gerekir. Boğaların kırmızı rengi sevmedikleri için saldırdığı söylenir oysa boğalar renk körüdür. Yani kırmızıya değil kendilerine sallanan renkli beze saldırırlar. Kırmızı, öte yandan titreşimlerin olumsuz etkisini, korkuları ve kontrolsüz tutkuları, şehveti, aşırı sinirliliği, acımasızlık eğilimini ortaya çıkarır. Yaşam gücü düşük olanlar kırmızı rengi kullanmaya eğilimlidirler. Trafikte kırmızı DUR işaretidir. Laboratuarda meyve fileleri kırmızı bir kutunun içinde hızla çoğalabilirken, mavi kutunun içinde gelişemezler. Teksas Üniversitesindeki araştırmacılar, bir spor müsabakasında önce kırmızı renge odaklanmış atletlerin güçlerinin arttığını bulmuşlardır. Kansızlık, lösemi gibi durumlarda omuriliğe kırmızı ışınlar uygulanırsa Kırmızı Kan Hücreleri (RBC) sayısı artar. Kişi kırmızı ışık ile desteklendiğinde, hipofiz bezeleri kanda adrenalin salgılanması sonucunda harekete geçebilir. Bu duygusal sinirleri uyarır ve koklama, görme, duyma, tat alma ve dokunma duyularını geliştirir. Kan dolaşımını harekete geçirir, serebrospinal akışı tetikler ve sempatik sinir sistemini arttırır. Hemoglobin kırmızı ışınlarla yapılandırılır. Kırmızı ışınlar, böbrekleri, kas sistemini ve beynin sol kısmını canlandıran ve harekete geçiren ısıyı üretir.
            Kırmızının çok fazla kullanılması tedirginlik, heyecan ve aşırı enerjiye sebep olabilir. Az kullanılması ise dikkatli, manipülatif ve endişeli olmamıza neden olur. Kırmızı genel olarak enerjiyi temsil eder. Olumlu etkilerinin yanında olumsuz yanları da vardır. Kızgınlık, baskı, küstahlık, yorucu, sinir ve asabiyet, saldırganlık gibi etkileri vardır. Bordo, şarap rengi, koyu kırmızı ve skarlet kırmızının çeşitlerindendir.

MAVİ: Güven ve sorumluluğun rengidir. Dikkat çekmez. Samimidir, çekingen ve sessizdir. Bu renk ruhsal güvenceyi ve özgüveni sergiler. Barış ve huzuru arayan bir renktir. Stresi azaltır, rahatlama, düzen ve sakinlik duygusu yaşatır. Metabolizmayı yavaşlatma özelliği vardır. Bu renk idealizmdir, kendini ifade etmeyi ihtiyacımız olan ve istediğimiz iletişimi kurma yeteneğimizi geliştirir. Mavi ruhun, sadakatin ve dini çalışmaların rengidir. Alıcı değil vericidir. Nostaljiktir. Soluk mavi, gök mavisi ve koyu mavi çeşitleridir. Eğer favori renginiz maviyse bu mutlaka kişiliğinize yansıyacaktır. İnce ruhlu, tutucu, muhafazakar, sadakat ve güven, bağlılık ve derin düşünce olumlu özellikleri arasında sayılırken, katı olma, dolandırıcılık, depresif, üzgün, çok pasif, batıl inançlara takılan, zayıf, ilgisiz gibi özellikler de olumsuz yanına işaret etmektedir.

MOR VE VİYOLA: Ruhaniliğin ve hayal gücünün rengidir. İç gözlemle ilgili bir renktir. Her ikisi de enerjiyi ve mavinin bütünlüğünün, kırmızının maneviyatının gücünü içerir. Renk psikolojisi açısından bakıldığında mor ve viyola duygularımız ve zihnimizin uyumunu arttırır. Mor genellikle lüksü sever. Zenginlik, israf etkisi yaratır. Saygı gerektirir, hırs, kendini garantileme ve liderliktir. Morun fazla kullanılması depresyonu arttırır. Depresyona meyilli kişilerin bu rengi az ve dikkatli kullanması gerekir.

SARI: Renklerin en parlağıdır. Dikkat çekmek için çığlık atar. Bu sebeple uyarı işaretleri sarıdır. Dikkat çekici yanı nedeniyle tüm dünyadaki taksilerde sarı renklidir. Neşeyi arttırır. Zeka, incelik ve pratiklikle de ilgilidir. Geçiciliğin sembolüdür. Bir yandan da hüzün ve özlemin rengidir. Sonbaharın hüzünlü yanında sarıyı seyretmek mümkündür. Beynin merkezinde sarı rengin yoğunluğunu taşıyan insanlar materyalisttir ve daima kendi çıkarlarını düşünürler. Bu rengin insanları dünyevi işlerde başarılıdırlar. Fiziksel olarak bakıldığında sindirim sisteminin gelişmesine, gaz problemlerinin giderilmesine yardımcı olurken, böbrek, basur ve diyabet için de faydalıdır.

YEŞİL: Sessizliği anlatır. Duygusal anlamda bizi en çok etkileyen organımız kalbin, bu rengin yaydığı enerji alanında olduğu düşünülür. Güven veren bir renktir. O yüzden bankaların logolarında göze çarpmaktadır. Yeşil yaratıcılığı tetikler. Büyük lokanta mutfaklarında bu yüzden kullanılır. Hastanelerde kullanılma sebebi ise rahatlatıcı bir yanının olmasıdır. Yeşil alanlarda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır. Bu renk sarılıkta, iltihaplanmalarda ve böbrek enfeksiyonlarında kullanılır. Psikolojik yanına bakacak olursak iyileştirici, soğukkanlılık ve barışçıl özelliklere sahiptir.


SİYAH: Siyah kendi başına bir renk değildir. Sıradan renklerin birleşiminden elde edilmektedir. Obezite tedavisinde bu renk tavsiye edilmiştir. Siyah rengi gizlilik, gizem ve bilinmezlikle ilişkilendirilmiştir. Bu renk dış duyguların sıkıntısından korunmayı belirtir. Siyahın çok fazla kullanılması depresyona ve ruh hali değişikliğine sebep olabilir, olumsuz bir ortam yaratabilir. Siyah aynı zamanda disiplini, öz kontrolü, bağımsızlığı, güçlü bir iradeyi temsil eder. Otorite ve gücün etkisini verir. Siyahı seven insanlar geleneksel, korumacı ve ciddi olabilirler. Siyahın psikoloji üzerinde resmi, asil, entelektüel, soğukluk, depresyon ve kötümserlik gibi etkileri olduğu unutulmamalıdır.  

            Bilimin ve araştırmaların bize sunduğu imkanlar dahilinde kısa kısa en çok kullandığımız renklerden bahsettik. Kişilik renginizin ne olduğu ve iş dünyasında renklerin dilinin neler olduğu konusuna da bir sonraki yazı da değineceğiz. O zamana kadar renkli günler diler yorumlarınızı bizlerle paylaşmanızı rica ederiz.

Share:

7 Şubat 2017 Salı

RUH SAĞLIĞINIZ İÇİN BİR REÇETE: KİTAPLAR


     Toronto Üniversitesi öğretim üyelerinden Psikiyatrist KeithOatley ve Ingrid Wickelgren’in birlikte yaptıkları bir araştırma sonucu Scientific American dergisinde yayınlandı. Makalede roman kahramanlarıyla özdeşleşmenin, kişinin hem hayal dünyasını zenginleştirdiği hem de sosyal iletişimleri güçlendirerek insanlar arasında daha sağlıklı ve kolay iletişim kurulmasını sağladığı yer alıyor. Yani iyi bir roman, insan beynini etkileyip zekânın keskinleşmesini sağlıyor. İnsan davranışlarına yönelik bize bilgide vermiş oluyor. Araştırma sonuçlarına göre insan beynini geliştiren romanlar şöyle:
  1.         Genç Werther’in Acıları / Johann Von Goethe    
  2.         Aşk ve Gurur / Jane Austen
  3.        Kızıl Damga / Nathaniel Hawthorne
  4.        Madame Bovary / Gustave Flaubert
  5.          Middlemarch / George Eliot
  6.        Anna Karenina / Leo Tolstoy
  7.         Bayan Dalloway / Virginia Woolf
  8.        Sevgili / Toni Morrison
  9.        Utanç / John Maxwell Coetzee
  10.        Gönülsüz Köktendinci / Mohsin Hamid         

              Depresyondakiler İçin Kitap Önerileri:
  1.           İyi Hissetmek – David Burns
  2.              Siyah Süt – Elif Şafak
  3.          İnsanın Anlam Arayışı – Victor E. Frankl
  4.          Sırça Fanus – Slyvia Plath
  5.           Durulmayan Bir kafa – Kay Redfield Jamison
  6.         Sadakatsiz Kadınlar – Valentino Odesa
  7.          Genç Werther’in Acıları –  Gothe
  8.         Aldatmak – Paulo Coleho   
  9.              Sana Gül Bahçesi Vadetmedim – Joanne Greenberg
  10.         Veronika Ölmek İstiyor – Paulo Coleho
  11.         Kendinizi Olduğu Gibi Kabul Edin – Windy Dryden
  12.         Nasıl Mutlu Olursunuz? – Albert Ellis
  13.         Yabancı – Albert Camus 
  14.              Ferrarisini Satan Bilge – Robin Sharma
  15.         Depresyon ve Başa çıkma Yolları – Ivy M. Blackburn


Share: